T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
VAN / ERCİŞ - Osman Gazi Ortaokulu

1

                             DÜNYADA HEPİMİZ İÇİN BİR ŞEY VAR

 

Sorumluluk almaya gayret etmeliyiz. Eğer çözümün bir parçası değilsek problemin içinde oluruz. Sorumluluklarımızı bilirsek sıkıntılarımızdan da kurtuluruz. Hayatımızla ilgili sorumluluğu dış dünya ve olaylara bırakırsak, her zaman çalışma ve başarımızı engelleyecek bir sebebimiz olacaktır. Örneğin, bir gün canımız sıkıldığı için; bir gün duymayı istemediğimiz bir söz yüzünden; bir gün arkadaşlar bir yere gitmeyi önerdiği için; bir gün tartışma yaşadığımız için.......

Sorumluluğun bütünüyle kendimize ait olduğunu kabul edersek, hedefimize doğru bir adım daha atmanın mutluluğunu yaşarız..Öyleyse sorumluluğun kime ait olduğu sorusunu cevaplayalım; cevap kendimiz ise, "hiç durmayalım, hemen başlayalım" Dünyada hepimiz için bir şey var. Yapılacak büyük işler ve küçük işler var. Yapacağımız iş, bize en yakın olan iştir. Kazanmak yahut kaybetmek ölçü ile değildir. Sorumluluğumuzda "kendimiz her neysek en iyisi olmalıyız"

Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen, can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava

Gider, eğlenirken o odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu. Bir gün hükümdar ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir çözüm bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.

Yaşlı bilge üçbeş gün düşünüp taşındı; aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün ve dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla sohbet etti. Bundan cesaret alan küçük çoban yaşlı bilgeye "Amca şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık almayı unutmuşum da", dedi. Bilge de zevkle kabul etti.

Bilge, kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir koyun yavrusu kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı inip onu çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu amaçla uçurumun dibine indi. Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı. Ama Bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı.

Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını öyle meşgul etti ki, kendini bu işe o kadar verdi ki, başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek için ülkeyi ter etmekte oluşunu unuttu.

Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına neden oldu ve şöyle düşündü: "Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, olayları takmak diye bir şey söz konusu olamaz" Bu gerçek, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:

 

"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece artacaktır.".....

 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 25.12.2019 - Güncelleme: 25.12.2019 10:21 - Görüntülenme: 289
  Beğen | 0  kişi beğendi